Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından önümüzdeki yıldan itibaren uygulanmaya başlanarak 3 yıl boyunca devam edecek olan ‘2025-2027 Yıllarında Yapılacak Bitkisel Üretime Yönelik Desteklemeler ile Diğer Bazı Tarımsal Desteklemelere İlişkin Cumhurbaşkanı Kararı’ Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Düzenleme kapsamında tarım ürünlerinde yeni destekleme modeli getirilirken, ürünler maliyetlerine göre ayrı kategorilere ayrıldı. Her kategori için destek katsayısı belirlenirken, 2025 üretim yılı için destek katsayısı değeri; dekar başına 244 lira olarak belirlendi. İkinci kategoride yer alan arpa, buğday için dekara 317,2 lira, üçüncü kategorinin ürünleri olan ayçiçeği, fındık soya, kuru fasulye, çay ürünlerine dekar başına 366 lira, dördüncü kategoride bulunan pamuk ve çeltik ürünlerini yetiştiren üreticilere ise dekar başına 549 liralık temel destek verilecek.
Edirne Genç Çiftçiler Derneği Başkanı Egemen Ilgın, uygulama hakkında basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Bu sistemin 2025 yılından sonra geçerli olacağının altını çizen Ilgın, şunları söyledi:
“Ürün bazlı katsayı hesabı geçerli olacak. Daha önce bildiğiniz gibi mazot, gübre ve prim desteği vardı. Bu destekleme bu başlık altından kaldırılmış oldu. Artık bu tür bir destekleme başlığı yok. Bunun yerine kat sayı sistemi var. Belli ürünlerin belli kat sayısı olacak. O katsayı dönüm sayısıyla çarpılacak, destek katsayısı ilk etapta 244 lira olarak belirlenmiş. 10 dönüm tarlanız varsa 244’le çarpıp ona göre destek alacaksınız. Sertifikalı ürün kullanırsan ayriyeten bir desteği var. Yerli tohum kullanırsan ayriyeten bir desteği var. Bu şekilde bir sisteme geçildi. İlk defa ürün ekilmeden önce desteğin miktarı açıklanmış oldu. Üç yıllık olarak açıklandı.”
Ilgın, uygulamadan ÇKS’ye kayıtlı olan tüm çiftçilerin yararlanabileceğini dile getirerek, “Ama çiftçinin beklentisi böyle bir şey değildi. Ben artık bunu da şuna benzetmeye başladım; Milli Eğitim’de nasıl sürekli sistem değişiyor? Yok dört artı dört oluyor, beş artı üç oluyor veya işte farklı bir sistem oluyor ama Türkiye eğitimde istediği başarıyı bir türlü yakalayamıyor. Bizim tarım sistemi de bu noktaya geldi. Bakan değiştikçe, genel müdür değiştikçe destekleme sistemleri, tarım politikası değişmeye başladı. Ve bu değişiklikler kafa karıştırıyor” şeklinde konuştu.
ÇİFTÇİ HER ŞEYİ KABULLENEN BİR KESİM HALİNE GELDİ
Çiftçinin yaş ortalamasının yüksek olduğunu dile getiren Ilgın, “Yani 50 yaşın üstünde bir çiftçi potansiyelinden söz ederken bu katsayı sistemi, puanlama sistemi falan çiftçinin çok böyle hassasiyet göstereceği, hakkını arayacağı bir sistem değil. Az önce konuştuğumuz gibi zaten toplulaştırmada adamın 13 dönüm toprağı eksiliyor veya memnun olmuyor. Bunun için bile hakkını aramak için yargıya başvurmuyor. Böyle bir kesimden söz ediyoruz. Sessiz, her şeyi kabullenen bir kesim haline geldi çiftçiler” dedi.
Ilgın, farklı şekillerde çiftçinin desteklenmesi gerektiğine inandığını dile getirerek, şunları söyledi:
“Tabii ki her türlü destek anlamlıdır. Yani hani bir destek verilmesi düşüncesi bile güzeldir ama bizim temel sorunlarımız var. Ne diyoruz? Son nesil çiftçilik yapıyor. Genç nesilleri çekebilmemiz için bana göre belirli bir yaşa kadar, 40 yaşına kadar çiftçilik yapan kişinin SGK prim desteği devlet tarafından karşılansa veya yüzde ellisi karşılansa, kadın çiftçilerin SGK prim desteğine indirim yapılsa yüzde ellisi yatırılsa bana göre üretim daha fazla artar. Bunun yanı sıra köylerin altyapısı güçlendirilse, köyden şehre göçü önleyici çalışmalar yapılsa, miras hukuku kaynaklı toprak bölünmelerinin önüne geçilse bence, bunlar daha iyi destekler olurdu. Çünkü çok bölünmeye başladık. 1950 yılında, 2000 dönüm, 1500 dönüm arazisi olan bir kişinin şu an torunlarının çocukları 70-80 dönüm alanda tarım ve çiftçilik yapmaya çalışıyor.”
Ilgın, destek miktarının açıklandığı günden itibaren düşmeye başlayacağına inandığını dile getirerek, “Bu destek miktarının yarından itibaren değerinin düşmeye başlayacağını düşünüyorum. Yani bir yıl sonra çiftçinin alacağı mazot miktarı düşecek, alacağı gübre miktarı düşecek. Yani şu an TL’nin değer kaybettiği bir ekonomik sistemde çok düşük bir rakam açıklanmış. Bunun yerine mazotun fiyatına endeksli olarak, gübrenin fiyatına endeksli olarak fiyat açıklansaydı veya ona göre şekillenseydi 2025 yılında daha farklı olurdu. Devletin çeşitli imkanları var. Tarım Kredi elinde petrol satan, mazot satan bir kuruluş tarım kredi kooperatifi. Belirli oranda görev zararı yapabilen bir kuruluşta. Yani illaki bu para olarak da çiftçiler beklemiyor bunu. Yani sen yüzde 40 indirimli mazotu üreten çiftçine verebilirsin. Ne kadar mazot ihtiyacı varsa hesaplayıp, para da istemez gider yüzde 40 indirimli bir şekilde mazotunu alır. Çiftçinin derdi ‘bakanlıktan biz destek alalım, hesabımıza para yatsın’ değil ki. Yani çiftçinin derdi, mazotunu alabilmek, traktörünü çalıştırabilmek, tarlasını işleyebilmek. Dolayısıyla destek konusunda samimiyet çok önemli. Samimi bir destekleme değil” şeklinde konuştu